26 Eylül 2015 Cumartesi

"Biz" Olmak

İkimizi düşünsene! Sen ve beni, birde ikimizin biz olduğunu!

Eve geldiğimde duvarda anahtarını asmış ve belki de koltukta uyuyakalmış olarak bulmak seni. Uyuya kaldığın için gülümsemek ve yorgunlukla yanına kıvrılmak. Biraz şekerlemeden sonra mutfağa sürüklemek birbirimizi. Ben yemeği yaparken, senin beceriksizce salata yapışını izlemek göz ucuyla. Dolaptan hafta sonu beraber aldığımız şarabı çıkarmak ve birer kadehin bize yemekte eşlik etmesi demek "biz" olmak.

Sığamadığım o kocaman gardolapta, her sabah kıyafetlerimi bulamayacağım için şikayet edeceğimi bile bile büyük bir keyifle senin kıyafetlerine yer açmak. Sabahları ben söylenirken gelip senin bana sarılman demek usulca. Aynada ki yansımamızı gördüğümde gözlerimin içinin gülmesi ve bu güne de mutlu başlıyorum diye şükretmek sessizce Allah'a "biz" olmak. Sonra dönüp sana bir öpücük kondurmak ve "işe geç kalacağım" kıkırdamalarıyla kollarından kurtulmak.

Mutfakta ertesi güne biriken bulaşıkların artması mesela. Onları yerleştirirken asla söylenmemek ve iki tabak olduğu için gülümsemek. Pişen yemeğin kokusunun evi, yuva yapması demek olur "biz" olmak. Tadı nasıl olursa olsun yeneceğini bilmenin huzuru olur. Yemek yaparken beni gıdıklamana izin vermek olur ve senin bitmek bilmeyen siparişlerini pişirmeye çalışmak, işten dönmüş olmanın yorgunluğunu, mutfakta çalışırken atmak olur.

Uzun süren temizlik zamanlarında banyoda köşeye sıkışan saç telin olur. Temizlik yaparken varlığınla gülümsemek, yastığa sinen kokun olduğu için kılıfını çıkarmadan önce bir kez daha koklamak olur. Temizlik yapacağım için seni arkadaşlarınla bir şeyler içmeye yollarken, cam eşliğinde birbirimize gülümsemek olur "biz" olmak. Eve dönüşünü heyecanla beklemek, işim bitse bile sabretmek olur gelişine.

Maç akşamlarında birlikte sinirlenmek, goooool diye bağırırken birbirimize sarılmak olur. Maçı kaybediyorsak ve sen çok kızmışsan, sakinleşmtirmek olur seni "biz" olmak. Kavgayı yastık savaşına çevirmek hatta belki mısırları birbirimize fırtalmak olur, evin kirlenmesine aldırmadan. Dağınıklık içinde yere yığılmak olur, gülmekten yorulup. Ellerimiz biririne değer, bir gün daha güzel biter.

Ettiğimiz kavgaların hep geçeceğini bilmek olur. Belki ben, belki sen sakinleşmek için kapıyı çarpıp çıksak bile, geri geleceğinden emin olmak olur. Kızgınken birbirimizi dinlememek ve sakince konuşabileceğimiz ana kadar birlikte sessizliği paylaşmak olur "biz" olmak. Ayrılık kelimesini lügatından çıkarmış bir çift olarak ederiz kavgalarımızı. Ve sen bana sarılmadan uykuya dalmazsın asla.

Belki kusursuz bir hikayemiz olmaz ama bir hikayemiz olur. Sadece mavi değil, yer yüzünün tüm renkleri olur. Yaşlandığımızda güldürecek ve ağlatacak bir sürü anımız olur. Ön bahçe de oynayan muhteşem torunlarımız olur. Hayatın yükünü birlikte kaldırmak, tüm güzellikleri paylaşarak yaşamak olur "biz" olmak. Birimiz gözlerini hayata kapattığında diğerinin hala baş ucunda olması olur...

Özge Özvatan

4 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. ..."belki umut verir" dediğimde, Nietzsche'den alıntı yapmıştın ama; yakan yıkan da belki, acıtan üzen de ama sonuç olarak bi şekilde yaşamayı sürdürten de hep umut.

    YanıtlaSil
  3. Yaşamı sürdüren değil, süründüren aslında ((:

    YanıtlaSil
  4. Söylediğinin doğruluk payını reddetmiyor değilim; elbette ki, bazı durumlarda, bazı şeyler için boş umutlarla dolu olursa sırt çantan, yolun sonu da olmadığı için bi yerde çöküvermek işten bile değil. Boş umutlar ne kadar sırtında ağırlıksa da, hiç umudun olmazsa nerede bitireceksin yolu? Ne demiş bir blues beyfendisi "Ne umutların olmayacak kadar realist, ne de ideallerin olmayacak kadar duygusal ol" Ne kadar duygusal bir yaklaşım olarak görülse de ummak; işi gerçekçilikle birleştirip, orta yol bulmak lazım umarken. -çenem düştü- yani sürdürse de süründürse de hayatımızı, bir şekilde zorundayız bence yaşamımıza umut katmaya insan olmak için. Ben böyle düşünüyorum, he "Var mı umut?" dersen de "Bilemiyorum Altan..."

    YanıtlaSil